Comeup Marka Direktörü Fatma Kaya İle İlham Veren Bir Yolculuk
Dijital dünyanın hızla büyüyen evreninde kendi yolunu çizen, özgün tarzı ve üretkenliğiyle dikkat çeken Comeup Marka Direktörü Fatma Kaya ile üretme tutkusunu ve kariyere dönüştüren ilham verici bir yolculuğun detaylarını konuştuk.

- Fatma Hanım bize biraz kendinizden bahseder misiniz? Moda ve spor giyime olan ilginiz ne zaman başladı?
Eğitimimi Marmara Üniversitesi’nde İngilizce Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümünde tamamladım. Ardından insan kaynakları, projeler ve iş geliştirme, ürün yönetimi, pazarlama ve marka yönetimi gibi farklı alanlarda yaklaşık 23 yıl boyunca görev aldım.
Bu süreçte, Sabancı Üniversitesi’nde ‘Turquality’ projesi kapsamında yönetici geliştirme ve marka yönetimi programını da bitirdim. Moda ve spor giyime olan ilgim aslında uzun yıllara dayanıyor. Bireysel stilin bir ifade biçimi olduğunu düşünen biri olarak, bu alanla her zaman güçlü bir bağ hissettim. Markanın kuruluş süreci ve kimliğinin oluşturulmasına liderlik ettim.
Şu anda Comeup markasının direktörlüğünü yürütüyorum. Benim için başarı, tutkulu bir vizyonu kararlılıkla ve inançla hayata geçirme sanatı. Tüm zorluklara rağmen marka değerini yükseltmek ve hedef kitleyle sürdürülebilir, samimi bir bağ kurmak, bu yolculuğun en kıymetli tarafı.
- Markanın doğuşu ve hikayesi nedir, Comeup markası nasıl doğdu? İsminin özel bir anlamı var mı? İlk koleksiyon nasıl ortaya çıktı, hangi ürünlerle başladınız?
Comeup, 1986 yılında kurulmuş köklü bir tekstil grubunun en yeni üyesi ve doğrudan tüketiciye ulaşan ilk markası olarak doğdu. Grubumuz, marka dışında üç ayrı şirketiyle iplik büküm, örme kumaş, dokuma ve tam entegre üretim (örgü, boya, dikim, ütü/paket) süreçlerine sahip.
Ayrıca dikişsiz (seamless) giyim üretimi ve ihracatı konusunda uzun yıllara dayanan bir tecrübemiz var. Comeup markası ise bu alanda 2004 yılından bu yana ürün geliştirme, üretim ve ihracat yapan Alper Moda çatısı altında kuruldu. Özellikle aktif spor giyim konusundaki yüksek know-how’ımız sayesinde kendi markamızı oluşturma fikri uzun süredir içimizdeydi.
Performans odaklı, teknik özellikleri güçlü ve aynı zamanda stil sahibi ürünlerle spor giyimi sokak modasına taşıyan bir marka yaratmak istedik. Bu vizyonla, yaklaşık iki yıllık bir hazırlık sürecinin ardından Comeup’ı 2020 yılının Nisan ayında hayata geçirdik.
Markamızın lansman dönemi pandemiye denk geldi. Başlatıp başlatmama konusunda tereddüt yaşasak da, tüm hazırlıklarımız tamamlanmıştı ve yola çıkmaya karar verdik. Sadece kendi web sitemiz üzerinden satış yapmayı hedefleyerek başladığımız bu yolculukta, kısa sürede spor tutkunlarıyla güçlü bir bağ kurmayı başardık.
Comeup ismi, ortaya çıkmayıyükselişi, gelişimi ve dönüşümü simgeliyor. Hem fiziksel hem de zihinsel olarak kendini ileriye taşımak isteyen bireyleri temsil eden bu isim, sporun yalnızca bir aktivite değil, aynı zamanda bir yaşam tarzı olduğunu vurguluyor.
İlk koleksiyonumuzdan bu yana tüm koleksiyonlarımızı, performans odaklılık, şıklık ve işlevselliği bir arada sunan ürünlerle oluşturduk. Tasarımlarımızda güncel moda trendlerini activewear ile buluşturuyor, böylece performans modasını yeniden tanımlıyoruz.
Amacımız; hem antrenman sırasında maksimum performans sağlayan hem de günlük hayatta konfor ve stil sunan fonksiyonel tasarımlar üretmek.
-Comeup ürünleri tasarlanırken nelere dikkat ediyorsunuz ve hangi kumaş türlerini tercih ediyorsunuz? Hem şık hem fonksiyonel tasarımlar üretmek zor oluyor mu?
Comeup ürünlerini tasarlarken önceliğimiz, kullanıcıya maksimum konfor, performans ve şıklığı bir arada sunmak. Ürünlerimizin tamamı %100 dikişsiz giyim teknolojisiyle üretiliyor. Bu alandaki en yeni teknikleri kullanarak sektörde öncü bir konumda yer alıyoruz. Tam entegre üretim tesisimiz sayesinde üretim sürecinin her aşamasını tek çatı altında yönetebiliyoruz; bu da bize hem kalite kontrol hem de hız anlamında büyük avantaj sağlıyor.
Bu yapı, bizi pazarda daha esnek ve rekabetçi hale getiriyor. Kumaş seçiminde ise performansı destekleyen, inovatif ve kullanıcı dostu teknolojilere öncelik veriyoruz. Ürünlerimizde 4 yöne esneyebilen kumaşlar kullanarak hareket özgürlüğünü en üst seviyeye çıkarıyoruz. Ter kokusunu ve bakteri oluşumunu önlemeye yardımcı olan Silverplus® teknolojisi ile hijyenik bir deneyim sunuyoruz. Aynı zamanda özel nem yönetimi sağlayan kumaşlarımızla spor sırasında çabuk kuruyan ve konforlu bir kullanım sağlıyoruz. Dayanıklılık ve uzun ömürlülük ise tüm ürünlerimizde en çok dikkat ettiğimiz unsurlar arasında. Elbette hem şık hem fonksiyonel tasarımlar üretmek belirli zorluklar içeriyor, ama tam da bu dengeyi kurmak bizim uzmanlık alanımız.
Tasarımlarımız sayesinde kullanıcılar sadece spor sırasında değil, günlük yaşamda da kendilerini rahat ve şık hissedebiliyor. Antrenmanlarda maksimum destek sağlayan taytlardan, günlük kombinlere uygun üst gruplara kadar geniş bir yelpazede ürün sunuyoruz. Yerel bir marka olarak hedefimiz, şimdiye kadarki en kullanıcı dostu spor kıyafetlerini üretmek. Bu doğrultuda her yaşam tarzına uygun koleksiyonlar hazırlıyor, farklı tasarım ve renk seçenekleriyle herkesin kendinden bir parça bulabileceği ürünler sunuyoruz.
- Sürdürülebilirlik ya da çevre dostu üretim konusunda bir stratejiniz var mı?
Sürdürülebilirlik bizim için sadece bir trend değil, markamızın uzun vadeli vizyonunun temel taşlarından biri. Bu yılı, sürdürülebilirlik, dijital dönüşüm ve küresel büyüme odaklı stratejilerimizle Comeup için bir dönüm noktası olarak görüyoruz. Üretim süreçlerimizdeçevre dostu uygulamaları arttırmak, kaynakları daha verimli kullanmak ve karbon ayak izimizi azaltmak adına somut adımlar atıyoruz. Dikişsiz üretim teknolojimiz, minimum atıkla çalışmamıza olanak sağlıyor. Aynı zamanda daha az enerji ve su tüketimiyle üretim yapılmasına imkan tanıyor. Kumaş seçimlerimizde de dayanıklılığı yüksek, uzun ömürlü ve mümkün olduğunca geri dönüştürülebilir malzemelere yöneliyoruz.
- Comeup olarak kadınlara nasıl bir ilham kaynağı olmayı hedefliyorsunuz? Toplumsal cinsiyet eşitliği veya kadın sporculara destek gibi sosyal projeleriniz var mı?
Kadınların gücüne, üretkenliğine ve dönüştürücü etkisine yürekten inanıyorum. Ayrıca, kadınların potansiyellerini ortaya koyabildiği bir ekosistem yaratmanın, toplumun genel gelişimi için son derece önemli olduğuna inanıyorum. Bu yolda ilerlerken, ilham olabilmek ve başka kadınlara “ben de yapabilirim” duygusunu aşılayabilmek benim için en kıymetli motivasyon kaynaklarından biri. Comeup olarak, kadınlara yalnızca birer tüketici gözüyle değil; ilham veren, güçlü ve aktif bireyler olarak yaklaşıyoruz.
Tasarımlarımızla onların hayatındaki dinamizme eşlik etmeyi, onları hem fiziksel hem de zihinsel olarak desteklemeyi amaçlıyoruz. Moda ile sporu buluşturduğumuz her koleksiyonda, kadınların kendilerini güçlü, konforlu ve özgür hissetmelerini önceliklendiriyoruz. Toplumsal cinsiyet eşitliği bizim için yalnızca bir söylem değil, iş yapış biçimimizin ayrılmaz bir parçası.
Kadın sporcuları destekleyen projelere gönülden inanıyoruz ve bu alanda iş birlikleri kurmak, genç sporcu kadınlara görünürlük kazandırmak için çalışmalar yürütüyoruz. Önümüzdeki dönemde bu kapsamdaki sosyal sorumluluk projelerimizi daha da büyütmeyi hedefliyoruz. Kadınların sporla daha fazla buluştuğu, kendilerini özgürce ifade edebildiği bir dünya için çalışmaya devam edeceğiz.
- Comeup markası için önümüzdeki 5 yıl içinde ne gibi hedefleriniz var ve yeni ürün grupları yada iş birlikleri planlıyor musunuz? Türkiye dışında da satış yapıyor musunuz, globalleşme hedefiniz var mı?
Önümüzdeki 5 yıl içinde Comeup markasını sadece Türkiye’de değil, global ölçekte de güçlü bir spor giyim markası haline getirmeyi hedefliyoruz. Türkiye pazarında aktif giyim segmentinde bir “lovemark” olmak için stratejilerimizi sürekli güncelliyor ve derinleştiriyoruz.
Aynı zamanda, markamızı uluslararası arenada daha görünür ve erişilebilir hale getirmek amacıyla globalleşme yolculuğumuzu da hız kesmeden sürdürüyoruz. Avrupa Birliği ülkeleri, İngiltere, Rusya, Kanada ve Avustralya için marka tescil süreçlerimizi tamamladık. Amerika için başvurularımız devam ediyor. Zaten uzun yıllardır özellikle Avrupapazarına ihracat yapan bir yapıdan geldiğimiz için bu pazarlara dair önemli bir deneyimimiz ve güçlü bir altyapımız mevcut. ABD’de ilk satış denemelerimizi gerçekleştirdik ve oldukça
olumlu geri dönüşler aldık. Bu da bizi gelecek adına daha da motive ediyor.
- Türkiye'de spor giyimin geleceğini nasıl görüyorsunuz? Comeup takipçilerine ve müşterilerine iletmek istediğiniz özel bir mesaj var mı?
Türkiye’de spor giyim sektörü, hızla büyüyen ve sürekli evrilen dinamik bir alan. Sağlıklı yaşam ve aktif bir hayat tarzına olan ilginin artmasıyla birlikte, spor giyim artık yalnızca bir ihtiyaç değil, aynı zamanda bireylerin yaşam biçimini yansıtan güçlü bir ifade aracına dönüşüyor. Bu değişimle birlikte, yenilikçi, kaliteli ve yerli markaların önemi her geçen gün daha da belirgin hale geliyor. Türkiye’nin genç, enerjik ve stil sahibi nüfusu da bu gelişimi destekleyen en büyük güçlerden biri. Comeup ailesi olarak biz, sadece bir giyim markası değil; aktif yaşamı benimseyen bireylerin ilham aldığı bir topluluk olmayı hedefliyoruz.
Takipçilerimize ve kullanıcılarımıza şunu söylemek isterim. Bizler, sizin her anınıza eşlik etmek, kendinizi güçlü, sağlıklı ve özgür hissetmenizi desteklemek için buradayız. Bize duyduğunuz güven ve gösterdiğiniz sevgi için sonsuz teşekkürler. Bu yolculukta birlikte büyümeye, üretmeye ve ilham olmaya devam edeceğiz.
-
0
-
0
-
0
-
0
-
0
- 0 Yorum
-
Yorumu Gönder