Ben de Konkordato yoluna düşebilirdim
Konkordato ilan eden şirketlere üzülüyorum, fakat onların tedarikçilerini, çalışanlarını, alacaklılarını, daha fazla düşünüyorum. Esas kurbanlar onlar, konkordatocular değil!...
30 yıllık iş yaşamımda: nakit sıkışıklığı, aşırı gider, teknolojide geri kalma, döviz borçlarının devalüasyon sonucu patlaması, yanlış yatırımlar, tl kredi faizlerinin yüksekliği, satış düşüklüğü, pazar payı kaybı, müşterimizin batması ve rakibe kayması gibi sıkıntılarımız olmadı mı?
Hepsi ve fazlası oldu. Ben de konkordato ilan edebilirdim (o zamanki adıyla iflas erteleme). Etmedim, yakışmazdı…Ama konkordato noktasına gelmemek için bazı esasları, pazar koşullarına ve görünürdeki büyük kazanç cazibesine rağmen, uygulamak gerekiyordu:
- Boyumuzun Ölçüsüne Göre İş Yapmak – Hiç bir zaman büyük işadamı olmadım. Büyük riskler almamaya gayret etmekle birlikte Türkiye’de 10 – 15 yılda bir gelen krizler yüzünden şirketim de zaman zaman sallandı. Cepten para koyup, eşten dosttan borç alıp, eldekini satıp firmayı düze çıkardık. Fakat risk hesabını hiç gözden kaçırmadım. Büyük fırsatları teperek büyük paralar kazanmaktan kaçındım. Özgüvenim hep sınırlı kaldı.
- Konkordato İlan Eden – Genellikle kendine çok güvenen, hep iyimser (hatta hayalperest) bakan, büyük riskleri yönetme yeteneği olduğunu zanneden, ülkede artık siyasi istikrar olduğundan ekonomik kriz olmaz diye düşünen, geçmişindeki kazanç olanaklarını aynen geleceğe taşıyan, hep başarı öyküleri yazan bir girişimci…
- Nakit Akışı Hesabında Aşırı Muhafazakar Davranmak: Yatırım ve inşaat maliyetinin genellikle bütçeyi % 25 (en az) aştığını bilerek, tahsilatın öngörüden % 20 eksik ve daha uzun vadeli olacağını kestirerek, kredi onaylarının gecikmesini bekleyerek…nakitte hasis olmak şart! Bazen aksilikler birbirini öyle takip ederki mide spazmları, kabızlık, uykusuzluk (veya kabusla uyanma) sıradan hale gelir ve haftalarca (bazen aylarca) devam eder.
- Konkordatocu – Büyük düşünür, girdilerin zamanında geleceğinin, en kötü ihtimalle çıktıların vadesini uzatarak ayakta kalmanın hesabını yapar, fazla naktin rahatsızlığını çeker, açık hesaptan rahatsız olmaz, arka arkaya yatırım (veya gayrimenkul edinme) sevdasına kapılır, nasılsa fiyatlar yükseliyor icabında bir-ikisini satarım der, kabus ile vizyonu dengelemeye çalışır, cambaz gibi ipten ipe sıçrar… bir yerde donuncaya kadar.
- Borç - Özsermaye Oranlarını İyi Saptamak – İşimin ilk gelişme yıllarında oranlarımız (borç/özsermaye, özsermaye/toplam varlıklar) hep bozuktu. Bankalar uyarırdı, aldırış etmezdik. 1994 ve 2001 krizleri gelince akıllandık. Buna ragmen 2008’de gene zorlandık, sermaye artırımları birbirini takip etti. Giderleri iyice kısarak, 64 çalışandan 30’e inerek ve kişi başı hasılayı 150.000 $’a çıkararak toparlandık.
- Konkordatoya Sarılan – Genelde benimkinden çok daha büyük hacimli iş yürütüyordur fakat oranlar gene geçerli: giderlerin devamlı kontrol altında kalması, borçların uzun vadeli kredilerden oluşması, gerektiğinde (hatta gerekmesinden önce) ortak bulunarak özsermayeyi güçlendirmek işin ideali ama herhalde bunlar yapılmadı ki…
- Sermaye Artırımından Kaçınmayacak Paydaş Edinmek – Karlılığın yüksek yıllarında dağıtılan temettüler paydaşlar tarafından ‘’iç edilirse’’ sermaye artırma günü geldiğinde koyacak para bulunmayabilir. Bu yüzden şirket ortaklarının sağlam, dürüst ve icabında şirketlerini kurtaracak cesarette olmaları elzemdir.
- Konkordatoya Başvuranlar – Ya ortaklar şirketlerini desteklemeye hazır değillerdi veya gerçekten yeterli imkanları yoktu. Her 2 halde de kişisel sermayelerine göre girişimleri boylarını aşıyordu.
- Tek Müşteriye Bağlı Kalmamak – Yıllarca en iyi ve kaliteli müşterimiz olan Migros’un dahi toplam satışlarımızdaki payının % 25’i aşmamasına dikkat ettik, kaybetmemiz durumunda sıkıntıya düşmemek için. Bu düzeye yaklaştığımızda ya yeni satışı durdurmak veya diğer müşterilere daha fazla eğilmek yoluyla riski dağıtmayı yeğledik.
- Konkordato Yolunu Seçenler – Listeye bakıyorum, bazılarının tek müşterisi var: Devlet (veya kamu şirketi). Sağlam alıcıdır ama ödemeyi ne zaman yapacağı belli olmaz. Gecikebilir, vade farkı vermeye yanaşmaz, hatta kamu lehine çıkar görmüyorsa sözleşmeyi iptal etmek dahi isteyebilir.
Konkordato ilan eden şirketlere üzülüyorum, fakat onların tedarikçilerini, çalışanlarını, alacaklılarını, daha fazla düşünüyorum.
Esas kurbanlar onlar, konkordatocular değil!