Perşembe, 18 Nisan 2024
.
.
chevron_left chevron_right
Bilişim & Teknoloji Kayseri

Endüstri 4.0 Yolunda Kültürel Bariyerler

ABD menşeli, hisseleri NASDAQ’da işlem gören ve 6 binin üzerinde çalışanıyla 1,2 milyar dolar cirosu bulunan PTC, özellikle imalat sanayinde fizikselden dijitale entegrasyonu sağlayan bir teknoloji ve mühendislik firması. Bloomberg Businessweek Türkiye’ye konuşan PTC Türkiye Genel Müdürü Dr. Bilgehan Baykal, Türkiye imalat sanayindeki tüm bu keşmekeşi analiz ediyor ve çözüm önerilerini sıralıyor.

Endüstri 4.0 Yolunda Kültürel Bariyerler

Birbirleriyle konuşan endüstriyel makineler (Endüstriyel IoT) ya da üretimde otomasyon süreci (Endüstri 4.0) gibi konuların, sınıf atlamak isteyen sektörler ve şirketler için önemi tartışmasız çok büyük. Elbette bu, bugünden yarına gerçekleşecek bir süreç değil; kısa vadeli düşünmek bu süreci hızlandırmıyor. Tam tersine, katma değeri yüksek üretime doğru atılacak adımları engelliyor.

ABD menşeli, hisseleri NASDAQ’da işlem gören ve 6 binin üzerinde çalışanıyla 1,2 milyar dolar cirosu bulunan PTC, özellikle imalat sanayinde fizikselden dijitale entegrasyonu sağlayan bir teknoloji ve mühendislik firması. Bloomberg Businessweek Türkiye’ye konuşan PTC Türkiye Genel Müdürü Dr. Bilgehan Baykal, Türkiye imalat sanayindeki tüm bu keşmekeşi analiz ediyor ve çözüm önerilerini sıralıyor.

PTC ne yapar?

Temelde derdimiz, özellikle ürün odaklı endüstrilerin (imalat, otomotiv, savunma sanayi ve perakende vb.) rekabetçiliğini artırmaya yönelik çözümler sunmak. Aslında Endüstri 4.0’ın niteliği de budur. İmalat sektöründeki rekabetçiliği artırırken, fiziksel ve dijital dünyayı bir araya getirmeye çalışıyoruz.

Diyelim ki ben bir otomotiv üreticisiyim. PTC’yle çalışmam bana ne kadarlık katma değer sağlayacak?

Otomotiv ya da benzer bir imalat sektöründe temelde iki ana disiplin vardır: Mühendislik ve üretim tarafı. Üç boyutlu modelden başlarız otomobil tasarlarken. Daha sonra bu üretime ait olan, çizim ve tasarımdan tutun, üretim sürecine kadar olan bütün verilerin tutulduğu sistemlerde varız. Endüstriyel Nesnelerin İnterneti dediğimiz mesele de burada devreye giriyor zaten. Bir otomotiv fabrikası bu anlamda bilgisayar destekli tasarımdan başlar, bütün ürüne ait süreçleri PLM vasıtasıyla yönetir. Üretim tarafındaki mükemmeliyeti de (izleme, karar destek mekanizmaları vb.) sağlar.

Otomotiv fabrikasında üretim hattında daha iyi optimizasyon mu sağlıyorsunuz? Sensörlerin buradaki fonksiyonu ne?

Üretim dediğimiz konu farklı farklı unsurlardan oluşur. Otomotiv, kesitli üretim biçimidir. Mesela montaj, pres, talaşlı imalat gibi yöntemler bunların bir kısmıdır. Sensörler vasıtasıyla öncelikle veriyi toplarız. Yaptığımız bir numaralı iş, veriyi toplamak. Aslında ben otomotivdeki ya da benzer bir imalat sürecini insanların karar almasına benzetiyorum. Birey olarak ne yaparız? Beş duyumuzu kullanırız.

Beş duyu organıyla veri toplarız. İmalat ortamında da benzer bir süreç var. Veriyi topladıktan sonra elimizdeki verileri birleştiririz; buna “görselleştirme” diyoruz. Enva çeşit anahtar gösterge var burada. Veriyi toplarız, görselleştiririz ve yönetmeye başlarız. Üçüncü adımda karar almaya başlarız. İnsanların ve hayvanların karar alma mekanizmaları da böyledir. Dördüncü aşamada ise ileriye yönelik kararlar almaya başlarız. Buna da tahminci analitik diyoruz.

Türkiye’de hangi sektörlerle çalışıyorsunuz?

Türkiye’de imalat sanayi, hızlı tüketim ürünleri, ilaç, kimya, otomotiv, makine yapımı, savunma sanayi, elektronik gibi sektörler öne çıkıyor. ABD’deki de oldukça benzer. Temel farklılık şu: Bizde marka az. Genelde o markaları destekleyen tedarik zincirinin bir parçası olarak faaliyet gösteriyoruz. Türkiye’de ise ya fason üretim ya da ara bileşenlerini yapıyoruz.

Dolayısıyla uçtan uca çözüm anlamında ABD ya da Avrupa’nın gelişmiş ülkelerinde marka bazlı projeler yapıyoruz. Mesela, bu sene BMW’nin projesini aldık. BMW, bütün üretim yapısını tüm dünyadaki fabrikalarında PTC’yle dönüştürmeye başladı. Mühendislik uygulamalarının sadece üretim değil, satın alma ve pazarlama gibi alanlara yayıldığını görüyoruz. Türkiye’de ise bu yok. Bunu görmemiz gerek. Marka oluşturmakta eş zamanlı veriye ulaşmak çok değerli. Yeni çıkan ürününüzü pazarlamacınızın görmesi gerekiyor. 

Türkiye’de uçtan uca çözümün olmamasının temel sebepleri neler?

Üç ana sebebi var. Bir numaralı sebebi, Türk endüstrisinin kısa vadeli planlar yapması. 10 yıllık plan yapamıyoruz. Kimseyi suçlamak istemiyorum burada. Ekonomik ve politik durumun stabil olmaması nedeniyle hiç kimse öngöremiyor. Mesela dolar kurundaki oynaklık. Bu faktör, sanayicinin uzun vadeli plan yapmasını engelliyor.

Avrupa’da bir sanayiciyle en az 10 yıllık plan yaparsınız. İkincisi, sektörel anlamda burada yaratılan değeri jeopolitik riskler dolayısıyla çevre coğrafyalara yayamıyoruz. Üçüncüsü, gelişmiş insan gücü anlamında problemimiz var. Türkiye’nin matematik-analitik-IOT (Nesnelerin İnterneti) alanlarında en azından 200 bin işgücüne ihtiyacı var. Analitik yetenekleriyle donanmış mühendis ve ara eleman ihtiyacımız var.

Endüstri 4.0’ın öncüsü Almanya’da BMW’nin işini ABD menşeli bir şirketin alması oldukça dikkat çekici…

Çok doğru bir tespit. Yerine geldiğimiz firma aslında Alman menşeli bir şirket. İktisadi anlamda teknoloji milliyetçiliği bir yere kadar. Rekabet o kadar hızlı ki… Fiziksel ve dijital dünyada bir araya getirdiğimiz çözüm, BMW gibi bir projeyi kazanmamızı sağladı. Üç boyutlu modellemeyi çok iyi yapan rakiplerimiz var.

Üretim izlemekte ya da IOT’de iyi olan şirketler var ama bunun ikisini bir araya getiren ve gerçek anlamda rekabet avantajını getiren tek şirket PTC. Fizikselin dijitale dönüşmesi o kadar önemli bir şey ki… Televizyon üreten bir şirket düşünelim. 15 gün geciktiğinizde çıkarttığınız bir model çöp olabilir. Ürünü sahaya çıkarma hızı en önemli şey. Bu yüzden, mühendislik ve üretim gruplarının birbiriyle daha hızlı konuşmasını, ürünün hızla piyasaya sürülmesini ve pazarlanmasını sağlayan çözüm bizde. BMW’yi kazanmamızda kritik unsur buydu.

Peki ya Türkiye? Türkiye pazarında en çok hangi sektörlerle çalışıyorsunuz?

İstanbul, İzmir, Manisa, Kayseri gibi şehirlerde, imalatın olduğu yerlerdeyiz.

Mesela, Kayseri’deki müşteriniz ne yapıyor? Nasıl bir çözüm desteği veriyorsunuz?

Kalıp üretimi diyebilirim. Döküm, pres, plastik enjeksiyon ya da pres kalıpları bunun içerisinde. Üretim içerisindeki kalıpların tasarımları ve üç boyutlu modellenmesi, imalat süreçleri, PDM ve PLM dediğimiz o ürüne ait bütün verilerin yönetimi, yerine göre proje üretimi, maliyet yönetimi gibi benzer çözümler… En alttaki KOBİ’den başlayıp, Türkiye’nin en büyük gruplarına kadar müşterilerimiz var.

 

Maliyet yönetimi yapan çok şirket var aslında…

Biz onu tedarik zincirinin bir parçası olarak yapıyoruz. Türkiye’deki en büyük dertlerden bir tanesi, mühendislik departmanlarıyla muhasebe sistemlerinin birbiriyle konuşmaması… Diyelim ki, mühendislik grubu içinde 10 bin parça olan bir dişli kutusundaki parçayı değiştirdi ya da üretmekten vazgeçti, tedarikçiden almaya karar verdi.

Fakat bu gelişmeden satın alma departmanının haberi yok. Çünkü birbirleriyle konuşmuyorlar. Bu, Türkiye sanayindeki en büyük dertlerden bir tanesi. Bu yüzden şirketlerin yedek parça depolarında hareketsiz milyonlarca dolarlı parça duruyor. Bu Türkiye’nin kaybıdır. Atıl ve boşa gitmiş kaynakları da bu bağlamda geri dönüştürmek istiyoruz.

Muhtemelen bu atıl parçaların çoğu da ithaldir. Cari açığa da olumsuz yansıyan bir durum değil mi?

Kesinlikle, çok doğru bir tespit.

Endüstri 4.0 hamlesi yapmak için nasıl bir aksiyon almak gerek?

Türkiye’nin bir sanayi strateji belgesi var fakat hizmet stratejisi yok. Halbuki ekonomimizin yüzde 60’ı hizmet sektörü ağırlıklı; tüm dünyada da olduğu gibi. Hizmet sektörünün ihracatı, yurt içindeki dağılımı, istihdam ve vergi boyutu gibi konular var. Bu sektörel geçişkenliklere bakmak gerekiyor. Sanayi strateji belgesini hizmet sektörüyle birleştirdikten sonra, bunun üzerine Endüstri 4.0 hamlesini yapabilirsiniz.

Bunun kamu dışında ilerlemesi gerekiyor. Bana sorarsanız, kamunun bu konuda teşvik bile vermemesi gerekiyor. Çünkü bu teşvikler firmalarda tembellik yaratıyor. Bu işi stratejik olarak görmedikleri için, devletten bekliyorlar. Firmalar ellerindeki kaynakları gayrimenkule yatırıyor. O kadar çok müşterimiz yapacakları stratejik Endüstri 4.0 yatırımlarını devletten çıkacak teşviklerden dolayı bekletiyor ki…

Bir yandan ekonomide de işler iyi gitmiyor. Firmalar elinde nakit tutmak istiyor olabilir…

Evet, bir kısmı öyle. Fakat Türkiye’de 1 milyon dolarlık bir presi gözünü kırpmadan alabilen patron, 50 bin dolarlık yazılımı almıyor. Bunun kültürel bir değişimle sağlanması gerekiyor. Rekabet avantajı olarak bunu göstermemiz gerekiyor.

Konuyu buradan söyleşimizin başındaki kısa vadeli düşünen Türk sanayisine bağlayabilir miyiz?

Aynen öyle, bağlayabiliriz. İyi alışkanlıklar insanı yanıltır. İyi yaptığınız şeyler, zaman ve dünya değişse de tekrara düşmenize ve yanılmanıza yol açar. Dün yaptığınız ve başarı kazandığınız bir hamle, dünya değiştiği için yarın hiçbir şeye tesir etmeyebilir. “Ben eskiden bu makineye yatırım yaptım ve başarılı oldum” düşüncesinden bahsediyorum.

Yeni sulara açılmamak, korkaklık, kendini garantiye almak ve kısa vadeli düşünmek var. Halbuki bakılması gereken şey, yatırım getirisi metrikleri üzerinden gitmek. Firmalar seçim kriterini belirlerken referansa çok önem veriyor. Fakat bu referans kendisine ne kadarlık bir fayda sağlayacak? Bunun analizini yapmak gerek.

Kaynak: Alp BÖRÜ / Harvard Business Rewiev

Bölge: Etiketler:
Emoji ile tepki ver!
  • 0
  • 0
  • 0
  • 0
  • 0
  • 0 Yorum
  • Yorumu Gönder
  • DAHA FAZLA SONUÇ YÜKLE